Vergi kamuoyu son dönemde vergi ile ilgili yapılan bazı değişiklikleri anlamakta güçlük çekiyor. Bir yasa hükmünde değişiklik yapılacaksa, öncelikle bunun gerekçesinin tam ve net bir şekilde ortaya konulması, etki analizinin yapılması, daha sonra ise istenilen değişikliğin gerçekleştirilmesi gerekiyor. Evet, normal prosedür tam olarak bu şekilde. Buraya kadar bir sorun bulunmuyor.
Ancak, değişiklik yapıldıktan sonra, ilgili düzenlemenin uzunca bir süre değiştirilmeden uygulanması beklenirken, bir veya birkaç yıl sonra bu defa tam aksi yönde değişiklik yapılarak, bir önceki düzenlemeye geri dönülüyor. Aynı uygulamaya geri dönülecekse, bu değişiklik neden yapıldı? Bu değişikliğe neden gerek duyuldu?
Elbette, bu durumda, insanların kafalarını karıştırıyor.
Bunun en güzel örneklerinden birisi de, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları ile ilgili.
Usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları ile ilgili konu ne?
Usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları 27 Mart 2018 tarihine kadar tarhiyat öncesi uzlaşmanın kapsamında bulunuyordu. Bu cezalar tarhiyat sonrası uzlaşmanın kapsamı dışında kaldığından, vergi mükellefleri adlarına kesilen usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları için tarhiyat öncesi uzlaşmaya başvuruyorlar ve büyük bir çoğunlukla da uzlaşmaya varıyorlardı.
Ancak, 7103 sayılı Kanunla usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları 27 Mart 2018 tarihinden itibaren tarhiyat öncesi uzlaşma kapsamından çıkarıldı. Yani, 27 Mart 2018 tarihinden itibaren usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları için uzlaşma yolu tamamen kapatıldı.
Bu defa, 14 Ekim’de TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaşan ve 15 Ekim’de imzalanmak üzere Sayın Cumhurbaşkanımıza gönderilen “7338 sayılı Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları hem tarhiyat öncesi hem de tarhiyat sonrası uzlaşma kapsamına alınıyor.
Hemen belirtelim, 7338 sayılı Kanun, Cumhurbaşkanımızın imzalaması ve Resmi Gazete’de yayınlanmasını müteakip yürürlüğe girecek.
2018’deki değişiklik ne amaçla yapıldı?
Usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları 7103 sayılı Kanunla bir yandan tarhiyat öncesi uzlaşma kapsamından çıkarılırken, diğer yandan da Vergi Usul Kanununun 376. Maddesinde değişiklik yapılarak, özel usulsüzlük cezalarında indirim oranı 1/3’den 1/2’ye (yüzde 50) yükseltildi.
Bu değişikliklerle, mükelleflerin usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarında yargı yoluna başvurmadan, indirim haklarını kullanmak suretiyle sorunlarını idari aşamada çözmeleri öngörülüyordu.
Peki, bu değişiklik başarılı oldu mu? Mükelleflerde bir karşılık buldu mu?
Hemen cevap verelim, HAYIR!
Çünkü, mükellefler özellikle kesilen özel usulsüzlük cezalarına karşı indirim yerine doğrudan dava açma yolunu tercih ettiler. Özel usulsüzlük cezalarına karşı açılan dava sayısı söz konusu değişiklikten sonra oldukça arttı. Gerek vergi incelemeleri sonucunda gerekse Kanunda belirtilen diğer haller nedeniyle kesilen özel usulsüzlük cezalarının miktarı ve sayısı oldukça arttı. Usule ilişkin cezalar, esasa ilişkin kesilen cezaların önüne geçti. Kesilen cezalar o kadar büyük tutarlara ulaştı ki, VUK 376. Madde ile yarısı bile indirilse, ödenebilir olmaktan çıktı. Mükelleflere dava açmaktan başka bir yol kalmadı! Yapılan bu değişiklik, özel usulsüzlük cezalarına karşı dava yoluna gitme oranını yükseltti, yargı organlarının iş yükünü gereksiz yere arttırdı.
VUK 376 düzenlemesi, sadece küçük tutarlardan oluşan genel usulsüzlük cezaları için bir çözüm oldu.
5 bin Türk lirasını aşan usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları uzlaşma kapsamına alındı
Evet, Cumhurbaşkanımızın imzalaması ve Resmi Gazete’de yayınlanmasını müteakiben yürürlüğe girecek olan 7338 sayılı Kanun ile, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları hem tarhiyat öncesi hem de tarhiyat sonrası uzlaşma kapsamına alındı.
Ayrıca, buna paralel olarak Vergi Usul Kanununun 376. Maddesinde de değişiklik yapılarak, üzerinde uzlaşılan bu cezaların da Kanunda belirtilen sürede ödenmesi durumunda üzerinde uzlaşılan cezanın yüzde 25’inin indirilmesi ve 5 bin Türk Lirasını aşmayan usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları için Kanunun 376. maddesindeki indirim oranının yüzde 50 artırımlı olarak uygulanabilmesine imkan sağlandı.
Daha önce bu cezaların uzlaşma kapsamına alınması gerektiğini ifade etmiştim
Dünya Gazetesi’nde 22 Mart 2021 tarihinde yayınlanan “Vergi uzlaşmasında ne değişiyor, neler değişmeli?” başlıklı köşe yazımda; uzlaşmada etkinliğin sağlanabilmesi ve dava yolunun büyük ölçüde kapatılabilmesi için, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının hem tarhiyat öncesi hem de tarhiyat sonrası uzlaşma kapsamına alınması gerektiğini, bu cezaların yeniden sadece tarhiyat öncesi uzlaşma kapsamına alınmasının yeterli olmayacağını net bir şekilde ifade etmiştim.
Bu cezaların uzlaşma kapsamına alınması doğru oldu mu?
Uzlaşma, vergi uyuşmazlıklarının süratle sonuçlandırılarak, mükelleflerin yaşadıkları tereddütlerin bir an evvel çözümlenmesi, kamu alacağının süresinde Hazineye intikal ettirilmesi ve yargı organlarının işlerinin hafifletilerek vergi ihtilâflarının üzerine daha titizlikle eğilmelerinin sağlanması amaçlarıyla vergi sistemimize dahil edilmiş bulunan hukuki bir müessese.
Ancak, yukarıda da ifade edildiği üzere Maliye ile uzlaşmak isteyen mükellefler, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının uzlaşma kapsamı dışında bırakılması nedeniyle çoğunlukla yargı yoluna gittiler. Yani, uzlaşma müessesesi “ihtilaflara idari çözüm olma” işlevini tam olarak yerine getirememeye başladı. 3 yıllık süreçte bu net bir şekilde görüldü ve anlaşıldı.
Yapılan değişiklik son derece doğru ve yerinde. Bu şekilde son 3 yılda yaşanan büyük bir sorun da çözümlenmiş oldu.
Peki, uzlaşma sınırı neden 5 bin TL olarak belirlendi?
Şimdi, bu cezalarda uzlaşma sınırının neden 5 bin TL olarak belirlendiğini merak ediyorsunuz değil mi?
Hemen belirtelim, bunun özel bir nedeni yok, bu tutar tamamen mükellef bazında kesilen usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının tutarı ve sayısına bakılarak tespit edilmiş bulunuyor.
Maliye’nin kayıtlarına göre, 2020 yılında 19.217 mükellefe 5 bin TL’yi aşan tutarda, 530.583 mükellefe ise 5 bin TL ve altında özel usulsüzlük cezası kesilmiş bulunuyor.
Daha düşük bir tutarda belirlenemez miydi? Evet, belirlenebilirdi. Bize göre, bu tutar 2 bin 500 TL olarak belirlense daha anlamlı olurdu!
Uzlaşmada konusunda daha başka neler yapılmalı?
Uzlaşma müessesesinden beklenen “ihtilaflara idari çözüm olma” işlevinin tam olarak yerine getirilebilmesi için, bazı ek yeni düzenlemelere ihtiyaç var.
Bize göre,
1) Tarhiyat öncesi uzlaşma mümkünse kaldırılmalı
Tarhiyat öncesi uzlaşmadan hem mükellef hem de Maliye tarafı beklediği verimi alamıyor. Çünkü, Vergi Denetim Kurulu, bu konuda çok katı, tarh edilecek vergi ve kesilecek cezalarda indirime pek yanaşmıyor. Bu yeni bir şey değil, önceden de böyleydi. Özellikle 2018 yılından itibaren yazılı olmayan bir Bakan talimatına dayanılarak tarhiyat öncesi uzlaşmalarda önceden belirlenen standart oranlar dışında bir indirim yapılmıyor. Vergi asıllarında indirim ya hiç yapılmıyor ya da çok az yapılıyor, vergi ziyaı cezalarının ise yüzde 80’i kaldırılıyor. Uzlaşılacak oran konusunda tarhiyat öncesi uzlaşma komisyonlarının herhangi bir inisiyatifi bulunmuyor. Bu da, tarhiyat öncesi uzlaşmayı işlevsiz bırakıyor. Bu nedenle, raporun yazıldığı birimlerde uzlaşma olmaması gerektiği düşüncesinden hareketle, tarhiyat öncesi uzlaşmanın mümkünse kaldırılması gerektiğini düşünüyorum.
2) Uzlaşma komisyonlarına gerekli yetki ve inisiyatif verilmeli
Şu an için uzlaşma komisyonlarının önceden belirlenerek kendilerine bildirilmiş oranlar dışında uzlaşma oranı belirlemeleri mümkün değil. Bu komisyonların vergi aslı ve cezalarında uzlaşılacak miktar ve indirim oranları konusunda herhangi bir yetkisi bulunmuyor. Yani, uzlaşmalar standart bir hale gelmiş bulunuyor, belirlenmiş oranlara ise mükellefler pek rağbet etmiyor. Uzlaşma müessesesinin etkisi yok denecek kadar azaldı dersek abartmamış oluruz.
Bu nedenle, söz konusu komisyonlara gerekli yetki ve inisiyatif verilerek, uzlaşma müessesesi etkin bir şekilde uygulanmalı, mükellefler dava yoluna itilmemeli.
3) Uzlaşma komisyonlarında bekleme süreleri net bir şekilde düzenlenmeli
Gerek tarhiyat öncesi ve gerekse tarhiyat sonrası uzlaşmalarda dosyaların komisyonlarda bekleme süresi yasal olarak düzenlenmeli, yasal bir süreye bağlanmalı. Bu şekilde, hem mükelleflerin hem de Maliye’nin hak kayıpları önlenmeli.
4) Uzlaşılan vergiler süresinde ödenmezse, uzlaşma geçersiz sayılmalı
Şu anki düzenlemeye göre, uzlaşma sonucu kesinleşen vergi ve cezaların uzlaşma tutanağının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde ödenmesi gerekiyor. Uzlaşmaya varıldıktan sonra üzerinde uzlaşılan tutar kesinleşmekte olup, söz konusu tutarın süresinde ödenmemesi halinde uzlaşma geçersiz sayılmıyor, gecikme zammı hesaplanıyor. Üzerinde uzlaşılan vergi ve cezanın öngörülen sürelerde ödenmemesi uzlaşmadan beklenen amacın gerçekleşmemesine neden oluyor. Uzlaşma sonucunda mükellef ödeyeceği vergi ve cezayı önemli tutarda azaltırken, Maliye alacağını erkenden tahsil edemiyor. Bu nedenle, uzlaşma sonucunda kesinleşen vergi ve cezaların süresinde ödenmemesi halinde uzlaşmanın geçersiz sayılacağına ilişkin bir düzenleme yapılmalı.
5) Gecikme Faizleri de Uzlaşma Kapsamına Alınmalı
Mükellefler tarh edilecek ya da edilen vergi ve kesilen cezalara karşı uzlaşma yoluna başvurarak uzlaşıyorlar ve konunun burada kapandığını düşünüyorlar. Ancak durum hiç de öyle olmuyor. Uzlaştıkları verginin bir de gecikme faizi olduğunu ve bunun uzlaşma kapsamına girmediğini öğrendiklerinde başlıyorlar veryansın etmeye. Haklı olmasına haklılar da, yapılacak bir şey yok, çünkü yasal düzenleme böyle! Bize göre, gecikme faizi de uzlaşma kapsamına alınmalı, uzlaşma sonrasında mükelleflere faiz sürprizi yapılmamalı.
Ne dersiniz?
ABDULLAH TOLU
dunya.com
25.10.2021